Bölgeselleşme den küreselleşmeye mi? Yoksa Küreselleşmeden bölgeselleşmeye mi? Tıpkı yumurtamı tavuktan çıkar,yoksa tavuk mu yumurtadan tekerlemesi gibi değil mi? Bu içerikte bölgeselleşme kavramının ne demek olduğunu ve küreselleşme kavramı ile bağlantısını bulacaksınız. Ayrıca Covid-19 salgını ile birlikte bölgeselleşme konusunda farklı bir perspektif oluşturulmaya çalışılmıştır.
Bölgeselleşme
Bölgeselcilik dünyayı rekabet eden ticaret bloklarına ayıran oluşumlardır. Bölgeselcilik kavramını incelediğimiz zaman ülkeler arasında coğrafi, kültürel, ekonomik, politik veya örgütsel bir birliktelik durumu karşımıza çıkar. Küreselleşme ve bölgeselleşme günümüzde güçlenen oluşumları ifade eder. Ancak bazı açılardan küreselleşme bölgeselleşmenin güçlenmesini sınırlandırabilir veya bunun tam tersi bir durum olarak küreselleşme bölgeselleşmenin güçlenmesini teşvik de edebilir.
Dünyada küreselleşme arttıkça bunun sanki bir yan etkisi gibi ticaret savaşları, çevresel sorunlar, finansal krizler gibi birçok sorun oluşmaya başlamıştır. Küresel boyutlarda olan bu sorunların çözümü içinde küresel seviyede çok taraflı yönetim tekniklerine ihtiyaç duyulur. Bu yüzden GATT, WTO, IMF gibi çok taraflı kuruluşlar bölgesel kuruluşlara göre daha etki edici seviyededirler. Küreselleşme bu yönüyle bölgeselleşmeyi zayıflatabilir. Ancak şu açıdan baktığımız zaman ülkeler için bölgesel düzeydeki aynı görüşte olan devletlerin oluşturduğu kurumları, küresel düzeyde olan çok taraflı düzeydeki kurumları çıkarları doğrultusunda yönlendirmek daha kolaydır. Ayrıca çok uluslu şirketler bölgesel olarak örgütlenirler ise küresel olarak rekabet edebilme güçlerinde artış gözlenecektir. Buda hem bölgesel hem de küresel düzeyde kurumların gelişimini sağlayacaktır. Yani küreselleşme bu yönüyle bölgeselleşmeyi teşvik edici bir özellik taşır.

Bölgeselleşme neden cazip?
Bölgeselleşme hareketlerinin ülkeler için cazip gelmesinin sebepleri vardır. Bu sebepleri şu şekilde sıralayabiliriz;
- Ekonomik çıkar elde etme isteği,
- Bölgesel entegrasyon hareketlerine katılım sonrasında oluşan dış pazara açılmanın kolaylaşması,
- Çok taraflı ticaret sisteminde pazarlık gücünün artması.
Dünyada Bölgeselleşme Tarihi
Bölgeselleşme hareketleri genel olarak 2. Dünya savaşı sonrasında ve batı merkezli oluşumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Savaş sonrası dönemde iki büyük bölgeselcilik dalgasının karşımıza çıktığı görülmektedir.1957’de Avrupa Ekonomik Topluluğunun kuruluşu ,1960’da Avrupa Serbest Ticaret Birliğinin (EFTA) kurulmasıyla ilk dalga karşımıza çıkar. Bu ilk dalgada gerçekleşen bölgesel entegrasyonların Avrupa dışında başarı sağlayamadığı görülmüştür. Bunun nedeni ise üçüncü dünya ülkeleri bölgeselleşme için henüz hazır değildi ve savaş sonrasında uygulanan korumacı ithal ikameci politikalar bölgeselleşmeyi zedeleyecek politikalardı, üçüncü dünya ülkeleri arasında bölgeciliğin meyvelerinin adaletsiz bir şekilde dağıldığı söz konusu olmasıdır. Ayrıca dünyada lider güç konumunda sayılan ABD çok taraflılığı desteklediği için bölgeselleşme hareketlerini desteklemiyordu bu nedenle ilk dalganın başarısız olmasında etkili oldu.
İkinci bölgeselcilik dalgası ise 1980’li yılların ortalarında başladı. Bu dönemde Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte dünyada neo-liberal bir anlayış benimsenmeye başlandı, küreselleşme olgusu ön plana çıktı ve gelişmiş ülkeler çıkarları doğrultusunda gelişmekte olan ülkeler ile hareket etme isteğinde bulundular. Bu dönemde Avrupa topluluğu bölgesel entegrasyonu genişletmek ve derinleştirmek için harekete geçti.1986 yılında İspanya ve Portekiz’in, 1995 yılında ise Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in Avrupa Birliğine katılması ile birlikte entegrasyonda genişleme sağlandı. Avrupa’da “Maastricht Anlaşması’nın” imzalanmasıyla bölgesel entegrasyonda derinleşme gerçekleşti.
Bölgeselciliğin güçlenmesi sadece küresel baskılardan değil aynı zamanda Kuzey-Kuzey ve Kuzey-Güney ilişkilerinde ortaya çıkan değişikliklerden de kaynaklanmaktadır. Dünyada önemli bir etkileyici rolünde olan Amerika’nın bölgeselciliğe olumlu bakmaya başlaması bölgeciliğin güçlenmesini sağlamıştır. Amerika’nın bu politika değişikliğinin nedeni ticaret hegemonyasındaki düşüş olarak açıklayabiliriz. Bu nedenle bölgesel entegrasyon anlaşmalarına katılarak azalan ekonomik etkisinin bir kısmını geri almak istemiştir. Az gelişmiş ülkelerde bölgeciliğin güçlenmesinde etkili olmuşlardır ve ılımlı duruşları ile desteklemişlerdir ancak 1960’da olan bölgesel hareketlerden daha açık bir bölgecilik istemişlerdir. Bölgeciliğin güçlenmesinde 1980’li yıllarda üçüncü dünya ülkelerinin yaşadığı dış borç krizi nedeniyle benimsedikleri Ortodoks liberal reformlarda büyük etkiye sahiptir.
Ekonomik Bölgesellik Türleri

Tercihli Ticaret Bölgesi’nden Ekonomik Birliğe uzanan ekonomik bölgeselcilik beş bölüme ayrılabilir;
1) Tercihli Ticaret Bölgesi,
2) Serbest Ticaret Bölgesi,
3) Gümrük Birliği,
4) Ortak Pazar,
5) Ekonomik Birlik
Tercihli Ticaret Bölgesi: Bölgeciliğin en alt seviyesi diyebiliriz. Bu bölgede üretilmeyen ürünlere kıyasla bölge içinde üretilen ürünler için ticari bariyerlerin kaldırılması için iki ya da daha fazla ülke arasında yapılan sözleşmedir diyebiliriz.
Serbest Ticaret Bölgesi: Bu bölgedeki devletler, ürettikleri mallar ve hizmetler için uygulanan gümrük vergisi ve kota dahil tüm ticari engellerin ortadan kaldırılması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Ayrıca şöyle bir ayrıntı söz konusudur; engellerin ortadan kaldırılması üretimi bölgede yapılmayan mallar ve hizmetler için geçerli değildir. Yani her üye ülke, özellikle üye olmayan ülkelerle ticari ilişkilerinde bağımsız bir ekonomi politikası izleme hakkına sahiptir.
Gümrük Birliği: Üye devletler, Ortak Gümrük Tarifesi’ nin uygulanmasıyla gümrük dış tarifeleri için ortak bir düzenlemenin uygulanması ve ticari engellerin kaldırılması konusunda anlaşmaya varırlar. Farklı mallar için farklı Ortak Gümrük Tarifeleri uygulanabilir ancak farklı üye devletler için farklı ortak gümrük tarifelerinin uygulanması yasaktır. Bu durumdan dolayı çok daha derin ekonomik ilişkilere ihtiyaç duyulmaktadır.
Ortak Pazar: Malların ve servislerin dahil olmadığı yalnızca işçi ve sermayenin serbest dolaşımını içeren bir serbest ticaret anlaşmasını kapsar.
Ekonomik Birlik: Bu aşama ekonomik ve siyasi entegrasyonun en son aşamasıdır. Bu aşamanın amacı sadece gümrük vergilerini ortadan kaldırmak değil resmi kurumsal düzenlemeler ile tam bir ekonomik entegrasyonu gerçekleştirebilmektir. Üye devletler, para ve kur politikası dahil malların, hizmetlerin, kişilerin, sermayenin serbest dolaşımını sağlayacak daha kapsamlı ve derin ortak politikası hususunda mutabık kalmışlardır. Ayrıca, bölgesel düzeyde ortak merkez bankasını ve vergi, parasal politikaların yönetimi, rekabet ve diğer unsurlarla alakalı diğer bölgesel ekonomik kuruluşları da bünyesinde barındırmaktadır.
Bölgeselcilik ve küresellik kavramlarını açıkladıktan sonra günümüz dünyasından bu kavramlar için bir perspektif oluşturalım.
Dünya öyle bir süreç yaşamakta ki bireyler, devletler ve uluslararası siyaset hatta dünya sistemi bile derin etkilerle karşı karşıya kalmaktadır. Küresel dünya, küresel bir sorunla baş edebilecek mi? Bu soru zaman içinde cevabını bulacak bir soru olma özelliği taşımaktadır.
Covid-19 ve Bölgeselcilik

Günümüzde Covid-19’un, ürünlerin ve bireylerin hareketindeki yaşanan aksamalarla birlikte, küreselleşmenin karşılaştığı zorlukları arttırdığı gözlemlenmektedir. Bu zorlukların oluşturduğu kriz önemli ürünlerin tedarikiyle ilgili endişelere yol açan tedarik zincirlerinin bozulmasıyla oluşmaktadır. Kriz bazı gelişmekte olan piyasaların riskleri paylaşmak için ülkelerin bölgeselleşmeye doğru yönelmesine neden olmaktadır. Yönelimin diğer bir nedeni ise uluslararası kuruluşların varlık ve işlevlerinin yaşanılan küresel soruna beklenen cevabı net bir şekilde verememesidir. Bu noktada devreye bölgesel kuruluşların girdiği, adeta uluslararası kuruluşlara destek verdiği görülmektedir.
Örneğin, Nisan ayında Afrika Kalkınma Bankası, üye ülkelerin pandemi ile savaşmasına yardımcı olmak için 10 milyar dolarlık bir Covid-19 Müdahale Paketi açıkladı ve bunun 3,1 milyar doları Afrika Kalkınma Fonu’ndaki ülkeler için egemen ve bölgesel operasyonlara tahsis edildi. Bu arada, Mayıs ayında Asya Kalkınma Bankası, üyelerinin ekonomik sarsıntıyı aşmasına yardımcı olmak için yardım paketinin büyüklüğünü 20 milyar dolara çıkardı. Nisan ayında ASEAN’ın 10 üye ülkesinin dışişleri bakanları, salgınla mücadele etmek için tıbbi acil durumlara hızlı bir yanıt vermek üzere ortak bir Covid-19 müdahale fonu kurulması da dahil olmak üzere çeşitli toplu girişimleri onayladılar.
Küreselleşme sermayenin, hammaddelerin, başka yerlerdeki montaj parçalarının ve bitmiş ürünlerin ve elbette işgücünün hızlı hareketliliğini sağlayarak, sınırları ortadan kaldırarak çokuluslu şirketleri zenginleştirmeyi amaçlıyordu… Covid-19 durumun bu denli kolay olamayacağını gösterdi. Küreselleşme hızla devam ederken pandemi bu hızın önünü kesmiştir. Sürdürülmesi gereken mevcut tüketim düzeninde küresel arz kesintileri bölgesel desteklerle tamamlanma eğilimine girmektedir.
Tedarik zincirinin küreselleşme ile birlikte devasa bir boyuta ulaşması Covid-19 karşısında dünyayı daha savunmasız bir hale getirmektedir. Pandemi süreci ülkeleri içe bakmaya yöneltmiştir. Bu süreç sonucunda gelişmekte olan bazı ülkelerin küresel olarak daha fazla değer yaratmasına ve mevcut küresel ticaret ortaklarının yanı sıra iç ve bölgesel pazarlara yönelik daha fazla ürün sunmasına neden olabilir.
Bazı durumlarda, bölgeselleşme, dünyanın en büyük sanayileşmiş ekonomileriyle ticarete aşırı bağımlı olma riskini azaltan, komşu ülkelerle daha verimli ve güçlü tedarik zincirleri geliştirerek küresel şokların azaltılmasına çözüm olabilmektedir. Tüm dünya ekonomilerini zora sokan bu süreç sonucunda bölgeselleşme eğilimleri kaçınılmaz olarak görülmektedir.
Nasıl olabilir?
Peki dünyada oluşabilme ihtimali olan bir bölgeselleşme öngörüsünden bahsedelim…
Üç büyük bloktan oluşan, ticaret bölgesi kendi kurallarına faaliyet gösteren ve aynı para birimini kullanan (Batı Yarım küredeki dolar, Avrupa ve Afrika’daki Euro, Asya’da Yuan.), kısacası daha bölünmüş bir dünya bekleyebiliriz. Bu bölgelerde sermaye ve mallar nispeten kolay hareket edebilecektir. DTÖ tarafından denetlenenler gibi uluslararası kurallar ve düzenlemelerin yerini her biri sistem içindeki baskın güç tarafından şekillendirilen bölgesel yönetişim çerçeveleri lehine şekillenecektir.
Bu öngörüye göre bölgeselleşme hareketleri hız kazandıkça belirli bir blokta otomatik olarak konumlandırılmayan ülkeler, entegrasyonlara dahil olan ülkelerden biri ve birkaçı ile hizalanmak zorunda kalacaktır. Şimdi ABD ile askeri olarak müttefik olan ancak Çin ile ticarete son derece bağımlı olan Japonya ve Avustralya aralarında seçim yapmak zorunda kalacaklardır. Rusya kendini yenilemeyi tercih edebilir ya da Avrupa Birliğine katılma girişimde bulunabilir. İngiltere: Artık Avrupa Birliğinin bir parçası değil, bu nedenle gittikçe daha bölümlere ayrılmış bir dünyada kendini savunmaya bırakabilir ya da tek başına çıkarlarını savunabilir. Ayrıca bölgeselleşme eğilimleri ile Suudi Arabistan, Batı’nın oluşumlarının garantisi ortadan kalktıkça giderek Asya’ya çekilebilir. Buda dengelerin değişeceğinin göstergesi olmaktadır.
Ekonomik bölgesel entegrasyonların hakkında içerik üretilmesini istiyorsanız,lütfen yorum kısmında hangi entegrasyonun incelenmesini istiyorsanız belirtiniz.. Faydalı olması dileğiyle iyi okumalar..
KAYNAKÇA
https://oxfordbusinessgroup.com/news/covid-19-win-regionalisation
https://www.thenation.com/article/economy/globalization-regionalization-covid/
Global Political Economy-Theodore H. COHN